
Ümraniye escort sokakları gece olunca daha sessiz, daha soğuk olurdu. Rüzgâr, ıslak kaldırımlardan geçerken sanki şehrin yorgunluğunu taşırdı. O sessizliğin dolgun memeli içinde yirmi yaşındaki Derya, adımlarını ağır ağır atıyordu. Montunun yakasını kaldırmış, başını öne eğmişti. Gözleri, geçmişiyle bugünü arasında sıkışmış bir kadının yorgunluğunu taşıyordu.
Derya, küçük bir Anadolu kasabasında doğmuştu. Babası alkolikti, annesi ise sessiz bir çaresizlikle yaşardı. Derya’nın çocukluğu, yoksulluğun ve kavgaların ateşli gölgesinde geçti. On yedi yaşına geldiğinde, daha fazla dayanamayıp İstanbul’a kaçtı. “Yeni bir hayat” umuduyla geldiği şehir, onu kısa sürede ezdi. İş bulamadı, tanıdığı kimse yoktu. Günlerce aç kaldı, parklarda sabahladı.
Bir gün, tanıştığı biri ona “kolay para kazanmanın yolunu” gösterdi. Derya önce kabul etmedi. Gururu, korkusu, utancı vardı. Ama açlık, yalnızlık ve çaresizlik ağır bastı. O günden sonra, Ümraniye escort arka sokakları onun evi olmuştu. Geceleri yürür, gündüzleri görünmez olmaya çalışırdı. İnsanların bakışları, fısıldaşmaları artık umrunda değildi. Ama içindeki boşluk, her geçen gün büyüyordu.
Bir sabah, işten dönüp eve giderken marketin önünde yaşlı bir kadının poşetlerini milf düşürdüğünü gördü. Derya hemen koştu, yardım etti. Kadın teşekkür etti, “Kızım, gel bir çay içelim,” dedi. Derya önce çekindi, ama sonra kabul etti. Kadının adı Sevim Teyze’ydi. Küçük, sıcacık bir evi vardı. Çayını demledi, önüne bir tabak kurabiye koydu.
O gün Derya, uzun zamandır konuşmadığı kadar konuştu. Sevim Teyze onu dinledi, yargılamadı. Sadece şunu söyledi: “Evladım, hayat insanı dibe çeker ama orada kalmak kader değildir. Kalkmayı seçebilirsin.”
O söz, Derya’nın içinde yankılandı. Günler sonra cesaretini toplayıp bir kadın dayanışma merkezine gitti. Orada dikiş dikmeyi, temizlik yapmayı öğrendi. Zor oldu, ama her gün biraz daha güçlendi.
Bir yanıt yazın