
Üsküdar escort sabah rüzgârı, deniz kokusunu dar sokaklara taşıyordu. Martıların sesiyle karışan dalga uğultusu, sanki şehri yıkayıp yeniden doğurmak ister gibiydi. Ama bu yeni doğuşun dışında kalan bir genç kadın vardı: Selin.
Henüz yirmi iki yaşındaydı. Ama gözlerindeki yorgunluk, omuzlarındaki ağırlık, onun yaşından çok daha fazlasını anlatıyordu. Küçük yaşta babasını kaybetmişti. Annesi, yıllarca evlere temizliğe giderek onu büyütmüştü. Fakat hastalık ansızın gelmiş, kadını yatağa düşürmüştü. Selin o zaman anlamıştı; hayat, kimseye merhamet etmiyor.
Önce bir kafede işe girdi, sonra bir tekstil atölyesinde. Gün boyu çalıştı, elleri nasır tuttu, ama kazandığı para ne annesinin ilaçlarına ne de kiraya yetiyordu. Bir akşam, boğaz kenarında otururken çaresizlikle ağlıyordu. Yanına orta yaşlı bir kadın geldi. Kadın, onun gözyaşlarını görünce sadece,
“Bazı kadınlar hayatta kalmak için yanlış yollara girmek zorunda kalır. Ama o da bir yaşam savaşıdır,” dedi.
O söz, Selin’in aklından günlerce çıkmadı. Sonunda pes etti.
O günden sonra Üsküdar escort geceleri onun evi oldu. Karanlık sokaklarda yürürken, bazen Kız Kulesi’ne bakar, ışıkları izlerdi. “Benim hayatım da bir kule gibi,” derdi kendi kendine. “Işık var ama hep uzakta.”
Her sabah eve döndüğünde aynaya bakamazdı. Utanç, yorgunluk, kırgınlık… hepsi bir aradaydı. Ama bir gün, Validebağ taraflarında yaşlı bir kadın ona bir simit uzattı. Kadının tek dediği şey şuydu:
“Kızım, herkes ikinci bir şansı hak eder.”
O gün Selin’in içinde bir şey değişti.
Ertesi sabah, korka korka Üsküdar Kadın Dayanışma Merkezi’ne gitti. Kapının önünde uzun süre durdu, kalbi deli gibi atıyordu. Ama sonunda kapıyı çaldı. Kadınlar onu dinlediler, sarıldılar, ağladılar. Hiçbiri yargılamadı.
Bir yanıt yazın